10 Mayıs 2011 Salı

Bir Eylül Sabahı..

Bir Eylül Sabahı..Kumsal kenarında oturuyorum.Yanlızlıkla içim geçmiş.Yüzüme bu hayatın kirliliğine rağmen tertemiz ,içini rahatlatan bir hava teselli eder gibi okşuyor.Uzaklardan bir aşk tanrısı gibi bakıyor deniz ,insanı kendinden alıyor götürüyor uzaklara.Elini uzatıyor ama dokunamıyor ,insan yanında benliğini bedeninden alındığını hissediyor.Yüzünde bir gülüş gibi doğuyor yavaştan güneş.Kamaştırsada gözünü ,bakmaya doyamasanda bakmak istiyor yinede ömründen ömür vermek istiyor ..

Yavaştan yanaşıyor rüzgar tenime.Isıtıyor ,yakıyor bedenimi.Bırakıyorum kendimi usulca okşuyor ,seviyor bir çocuk sever gibi..Basımı yaslıyorum kumlara dostuma zor zamanda başımı omzuna yasladığım gibi ,anne şefkatine ihtiyacım olduğunda anne kucağına basımı koyar gibi.Kapatıyorum gözlerimi nefesim rüzgar ile bütünleşiyor ,nefesimi onun nefesine bırakıyo ,onunla nefes alıyorum.Ellerimi açıyorum rüzgar ,karşıdan karşıya geçerken zarar gelmesin diye çocuğunun elinden tutan anne gibi tutuyor elimi hissedebiliyorum..

Tahta bir kulübeden bir sevda tanrıçası çıkıyor.Bir ney sesi edasıyla aşk'a çağırıyor.Bir rüyadan diğer rüyaya geçiyorum.Önümde sırat köprüsü gibi yol var sanki düşüp rüyadan uyanırım diye çok korkuyorum.Elimi tutuyor hafifçe yanağıma yaklaşıyor nefesinin tenimde gezmesi tatlı bir acı bırakıyor ,gözlerimi kapatıyorum öperek ödüllendiriyor ruhumu.Elimi bırakmıyor yavaştan çekiştiriyor ,içeri geçiyoruz ama başka diyarlara götürüyor sanki beni.

Üzeri beyaz örtüyle serilmiş bir masa.Masada bir Aşk eksik.Senin için diyor ve sandalyeye oturtturuyor beni.Karşımda masmavi bir deniz gözlerimin içine bakıyor yavaştan ,gülümsüyor benim için ,ufuktan bir güneş doğuyor.Aşk yudumluyorum ,ilkten yaksada dilimi içimi ısıtıyor.Reçel'e davranıyor elim ekmeğime sürüyorum.Gözlerine bakmaktan düzgün yiyemiyorum bile.Kamaştırıyor ,aydınlatıyor içimi..

Gözlerime bakıyor ve sandalyesini geri çekip yanıma yavaşça yaklaşıyor.
Yanağımı hafifçe okşuyor ,elleri çiçek bahçesi gibi kokuyor. Onun bana yaklaşması ,benim güneşe yaklaşmam gibi yakıyor bedenimi..Dudağımdan yavaşça öpüp soluğumu kesiyor.Onunla nefes alıyorum artık.Hafif bir tat var dudaklarımda ,reçel tadı olamazdı bu.Benliğimi benden alan bir tat ,akılda kalıcı bir tat ,aşk'ın tadı...

17 Nisan 2011 Pazar

Temiz bir sayfa..

   Esas Çocuğun küçüklüğü pek ilgi çekici , pek bir hınzır ,pek bir çapkın . İlk aşkını 1. sınıfta tanıyan ve sırf  " HULA HOOP " u güzel çevirebildiği için etkilenen bir çocuktu.Hı unutmadan  birde yeşil gözleri insanı cennnet bahçelerine susuz götürür susuz getirirdi.Ondan da etkilenmiş olabilirim.Adını yazmaya gerek yok bence " Yeşil " desek çok yerinde olur.Ondan önceleri tuvalet nedir bilmeyen ve koltuk arkalarına yapmaya çalışan ,gördüğü taşları yutup son anda boğulmaktan kurtarılan ,evin mandallarıyla çeşit çeşit şekiller yapan 8 kişilik bir ailenin en son aile ferdiydim.Yani 6 çocuğun en sonuncusu ,tekne kazıntısı.Şimdi bunu okuyupta ohaa o kadar çocuk olur mu demeyin.Ailem Rize'lidir.Akşamları dışarı çıkılıp gezilemediği  için ve başka aktivitelerde olmayınca 6 çocuk rahat oluyor emin olun.Yanımdaki çocuklar anneleri gittiği için ağlarken benim okula girer girmez manita yapma çabasıda bir ilginç gerçekten.Büyüklerimizden ne gördüysek o tabi ama ben hangi büyüğümden böyle bişe gördüğümü hiç hatırlamıyorum.Ailemin ana sınıfına gönderme çabasını hiçe sayıp;
" Ben Ana sınıfına gitmem gidersem Baba sınıfına giderim "..demem ve 1 sene sonrasında gören sanki okul öncesi eğitimimi almış okula iyice alışmış manita yapmaya gelmiş zanneder.O derece samimi o derece içtenlikle sırada oturuyorum.

   ABC yakalıklı önlüğüm ,boynumda suluk ve beslenme çantası ile karizmama karizma ekliyor saçlarımı suyla kızların etkileneceği biçimde yana yatırmış ağlıyan bebelere bakıyor gülüyordum..Aradan bir kaç gün geçmesiyle sınıf ısınma turlarını geçip yaramazlığın dibine vuruyordu.Tenefüslerde birbirlerini evlendirip düğün konvoyu yapmaya başlamışlardı manyaklar.Bende arada takılmıyo değildim arkalarına.Sonrasında " HULA HOOP "ların ünlenmesiyle düğün konvoyları bitmiş bir Asena edasıyla erkek ,kız demeden kıvırmalar başlamıştı.Ben tabi öyle çevirmelere karşı bir çocuk olarak uzaktan onları seyreder arkadaşlarla en güzel kim çeviriyor diye söylenirken gözüme takılan bir sevimli kız ve hikayemin ana kahramanlarından bir tanesi olan yeşil'i görüp "off ne güzel çeviriyor yea " dememle ve yeşil'in bu salak bana niye bakıyo yha bakışıyla etkilenmem bir oldu.

   Yeşil'in  " HULA HOOP " çevirirken bakışmamız 6 senelik yazları  ve hafta sonları tatil olup okul sezonu devam eden bir düzenli ilişkiye sebebiyet vermesi çok ilginçtir. Herkese bu kadar düzenli ilişki nasip olmaz.Ben bunu bilir bunu söylerim aga .(._.)

   İlişkimiz öyle uzaktan bakışmalar ,beraber oyun oynamalar ,arkadaşlarıyla ip atlarken onu izlemeler tabi bu izlemeler altını görmek için değil yani yanlış anlaşılmasın ,neyse devam edelim tenefüslerde koridorda Türk Sineması koşusu yaparak ona dokunmaya çalışmalar falan filan diye geçer giderdi.Ama en zorlandığım konu  derslerde ondan yüksek not almaya çalışmamdı.Kötü not aldığımda yanıma gelip " Burda aferin alamıyorsun çok okuyup iyi bir işin olması lazım büyüyünce evlendiğimizde bana nasıl bakacaksın" diye bir cümle kurardı.Bu hayallerle okumayı ,yazmayı söküp ikimizde birbirimize okul fişleri yazıyorduk.Ali Ayşeyi Seviyor falan filan işte.Yeşil karşı sınıfta olduğu için tenefüslerde buluşup okul çıkışlarında sadece bakışarak okul sezonlarını bititriyorduk..

   Şimdiki aşklar ise bu kadar tertemiz mi ? diye sorsan kimse cevap veremez.Hayatımızın en temiz aşkları çocukluk aşklarıdır bence.Resimdeki gibi kafamıza kese kağıdı geçirip üstünede gülen surat yapıp karşımızdaki insanı temiz duygularla ,hatalarını görmeden sevdiği bir dönemdir çocukluk aşkları ..
.

10 Nisan 2011 Pazar

Yaşantım arkadaşa yaptırılmış damar & pop karışık mp3 Cd'si olarak geçmekte..

   Madem bir blok açtık devamını getirmek için başlanılan bir yazı.Bu blogda içimde ne var ne yok dökücem ,beğenmeyip silicem ,eski manitalarımı çekiştiricem hatta aldattığım kızların seceresini bile dökebilirim buralara.Ama bu Esas Çocuğun çocukluktan başlayan hayatını anlatmaya başlıyacağız.Boşunamı yazdık Kitap tadında blogger diye.Ben zaten biraz tahlilsizlikle başlamışım hayata.Anne karnından çıkışım bile bir olay düşünün.Böyle kötü bir dünyaya geldin anne karnından çıkmışsın insan bir ağlar ,ben böyle nereye geldim yea diye söylenir dimi.Bende hiç tık yok arkadaş.Ne saf ne temiz birisi olduğumu o zamanlardan karar vermiştim zaten ben.Ağlıyamamanın verdiği hüzünle anne kucağına yatırılmışım.Ailem tabi üzülmüş bu duruma kim üzülmez ki.İlk 6 ay ağlayamamın sebebini hiç bilmem ama daha sonra hayatımda bu 6 ayın acısını baya çıkardım ağladım ,sızladım ,vurdum kendimi aşklardan aşklara...

   Hayata gelir gelmez sevinçle hüzün karışıklılığında insanlara yaşattığım duygulardanmıdır nedir bu yaşantım arkadaşa yaptırılmış üstünde damarla pop karışık bir mp3 Cd si olarak geçmekte.Düşünsene kişilik Müslüm Gürses ,Serdar Ortaç arasında gidip geliyor.Allah düşmanımın başına vermesin valla.Büyük düşünüyodum ama hiç kutuma gidemiyordum.Yandaki yakınlardan biri kutunda küçük var sen Hamdi Beyin teklifini kabul et dermişçesine kader önüme çıkar mani olurdu yaşamıma.O yüzdenmidir herşeyin yarım kalması , evet o yüzdendir alttan alttan dürtmesi ,kanına yavaşça girmesi ve en kötüsü ikna etmesi.Bok var amk bırak bir hayatı yaşayayım dimi ama bırakmaz illa alnında ne yazıyorsa o.

   Şimdi üstteki resim ne alaka diyen insan bu blogger kitap tadında ,aşk tadında ,sizden ,bizden ,ondan biri.Hayatımı çizsem resim olurdu , benden önce çizmemişler resmen fotoğrafını çekmişler amk. Bu blog küçük olduğu halde büyük düşünenlere gelsin...